23 Ocak 2007 Salı

ek!


unutmadan; bu link de okunmalı: http://baraka.gen.tr/node/38
Link ve resim "Çocuklar Yönetimde"ye ait. Çocuklar Yönetimde, Top Anaokulu'ndaki çocukların kurnazlık ve haşarılıkla yönetimini ele geçirdikleri anaokulundaki maceraları anlatıyor.

Ayrıca;Erdal Öz'ün "Benim Küçük Üçkağıtçım"a yazdığı not da dikkate değer: "Kitabı okuyup gerçekten beğenecek olursanız, büyüklerinize de okutun bu kitabı. Acı gerçekleri, bırakın onlar da öğrensinler. Ama bu kitabın çok şeyler öğrettiğini büyüklerinize sakın söylemeyin. SAkın ha. Onlar, gerçeklerin karşısında her zaman sizler kadar rahat olamazlar. Çekinirler. Korkarlar. Kitabı tehlikeli bulmaya bile kalkarlar. Hiç kitaptan korkulur mu diyeceksiniz. Korkulmaz elbette. Ama bakmayın, bir gün onlar da bu gerçeği anlayacaklar."
Tamam,ilk bakışta solcu paranoyası gibi gelebilir. Bence çocukların yetişkinlerden üstün olduğu noktanın gelişmesini sağlayıcı bir tutum: Dürüstlük. Bu çocuklara atfettiğimiz bir şey değildir; çocuklar alışılagelmiş ve dile gelmeyecek kadar kabul edilmiş toplumsal normları henüz benimsemediklerinden yetişkinlerden üstündürler. "Kral çıplak" diyenin çocuk olması şaşırtıcı değildir. Peki bunun pekiştirilmesi kötü mü? Hayır, çocuğun saflığı ve dürüstlüğü topluma ayak uydurmamalıdır, toplum bir çocuk dürüstlüğü ve saflığına hasret duymalıdır.İşte bu kadar!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Çocuk kitapları..evet..
Burda düşüncelerini cila ve sentetik ambalaj malzemesi kullanmadan paylaşan hanımefendi kadar kitap okumamış olsam da(genelde kendime hediye aldırmayı ya da evin salonundaki raflarda alışverişe çıkmayı tercih ederim.tembelim,ama keşif yapmayı severim), kitabın "çocuk" reyonu benim için yine bu sebeple "bol bol ele, çarpıcı olanı hatırla" mantığıyla oluşmuştur. Evde bulduğum kitaplardan çok sevdiklerim ve sonlarına doğru hüngür şakır ağladığım parçalar bu reyonun neredeyse tümünü oluşturmakla birlikte,temel öyküsünü azbuçuk hatırlayabldiğim kalp ağrıları olarak kalmıştır. Bi kere kahverengi kapaklı bi sömürü kitabı okumuştum..hani ağlatan ve fakirlik,yoksunluk,çaresizlik hisleriyle,katharsisin ağababasını salya sümük yaşatan yazarın kitabı (bak hatırlamıyorum adını..soyguncu hatırlat lütfen...)O kitap bende sadece kahverengi kapaklı kitap olarak kalırken aşağı yukarı aynı zamanlarda okuduğum (ve daha sonra silbaştan okumaya devam ettiğim) 1984 ise kafama balyoz gibi inip, sinemada ilk haftasında annemle gidip antraktında daral taşmasından kendimi dışarı zor attığım film "Mezarımı Derin Kaz-Shallow Grave" benzeri boğulma hisini yaratarak, canımı fena halde sıkmıştı. İlk okumaya ve seyretmeye başladığım dönemden beri, hikayenin içinde küçük altın zerrecikleri, keşfedilmeyi bekleyen parlak icatlar arayan benim için çok fazlaydı belki ama o an için (şu an için yavaş yavaş değişmekte) sahip olmadığım ses çıkarma, harekete geçme ve kavga etme ihtiyacını kulak kemiklerimi(hee..kemik) titreterek hissettiren bu kitap

benim için ideal çocuk kitabıdır...Ver çocuğa batsın, boğulmazsa yüklemeye açık demektir.
Ömer Seyfettin ve takipçileri ise(bkz.Kahverengi kapaklı kitap)..Annemle 0-12 yaş döneminde izlediğim Witchcraft ya da Hellraiser'ın türevidir. "Aman oy!" dedirtir ama feci pvc'dir..Unutturur kendini; o vakit ne gerek var uğraşmaya.

Çocuklarınıza yüksek oktanlı distopyalar okutun.Okutun ki ütopya neymiş öğrensin.

(Asıl Kız'a not:Hoşgeldiniz efenim
paskalya çöreği yollamak masraflı olur diye yazı yazdım, buyrun ingilizceye çevirin)